TÜRKİYE CANIM FEDA

HTML KOD

TÜRKİYE CANIM FEDA

HTML KOD

WwW.muhammed-sarikoc.tr.gg

   
  KAFKAS TÜRKLERİ
  Kafkas Halkları Konfederasyonu (KHK)
 

1980'li yılların sonuna doğru, Sovyet politikasındaki radikal değişimlerle eşzamanlı olarak, bir grup aydın 11 mayıs 1918 tarihinde kurulmuş Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'ni diriltme düşüncesi ile gündem oluşturdular.
25-26 Ağustos 1989 tarihinde Sohum'da biraraya gelen Kafkas Dağlı Halkları 1. Kongresi'nde bağımsız bir Kafkasya Federal Cumhuriyeti'nin kurulması, bu hareketin temel hedefi olarak belirlendi. Kongre, Kafkas Dağlı Halkları Asamblesi'nin başkanlığına Kabardey asıllı Musa (Yuriy) Şenibe'nin getirilmesine karar verdi. Kongrenin bir çeşit paralel parlamento şeklinde çalışması düşünülüyordu. Abazin, Abhaz, Adıge, Kabardey, Çerkes, Çeçen ve İnguş halklarından müteşekkil delegeler arasından en tanınmış olanı Zelimhan Yandarbiyev'di.

Kongre: 1918'in yasal varisiyiz

Sonraki 2 sene içerisinde Nalçik (Kabardey-Balkar ), Vladikafkas (Kuzey Osetya), Grozni (Çeçenistan) ve Mohaçkale (Dağıstan)'da toplantılar yapıldı. 1-2 Kasım 1991'de Sohum'da bir araya gelen 3. Kongre'de asamble federasyon olarak yeniden düzenlendi ve kendisini 1918'de kurulmuş olan Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'nin yasal varisi olarak deklare etti. Bu kongrede temsil ettikleri halklar tarafından seçilen Abazin, Abhaz, Avar, Adıge, Çeçen, Dargin, Lak, Kabardey, Oset (kuzey ve güney ), Çerkes ve Şapsığ delegeleri hazır bulundular. Türk kökenli Balkar, Karaçay, Kumuk ve Dağıstan'dan Nogay halkları kongreye katılmayı kabul etmediler. Ayrıca Dargin ve Lezgiler de iletilen davete cevap vermediler. Burada ortaya konulan antlaşma konfederasyonu oluşturan halkların milli kongre ve parlamentolarında da onaylandı. Daha sonra KDHK başkanlık konseyinin başkanı seçilen Şenibe bu hareketin kaynağını cumhuriyetlerin resmi yönetimlerinden ziyade tamamen halktan aldığına işaret etmekteydi. Konfederasyonun gündeminde yer alan ilk üç madde şöyle sıralanabilir:
-İlk etapta üyeler arasında sosyo-kültürel ve politik alanda işbirliğine gidilmesi
-Kuzey Kafkasya halkları arasındaki anlaşmazlıklar konusunda barış ve huzuru tesis edecek çözümler geliştirmek
-Son olarak da yabancı işgallere karşı savunma amaçlı birleşik bir askeri yapılanmanın kurulması.

Konfederasyonun Abhaz-Gürcü savaşındaki rolü

Geçmişin ve tarihsel tecrübelerin bölgesel politikaların seyrinde bu denli mühim bir rol oynadığı Kafkasya dışında dünyada çok az yer vardır. Ağustos 1989'da devlet programında Gürcü diliyle ilgili kanun kabul edilince tüm Kuzey Kafkasyalıların hafızasında unutulmuşluğun sembolü olan Ubıhların başına gelenlere benzer çağrışımlar yaptı. Bu çalışmanın da Gürcüleştirme amaçlı yeni bir teşebbüs olduğu düşünüldü ve daha önce 1918-1921 ve 1935-1953'te yapılanların yeniden sahneye konmaya çalışıldığı korkusu arttı. Fakat bu sefer Kuzey Kafkasyalılar yerlerinde oturup Abhazları kaderleriyle başbaşa bırakmamakta kararlıydılar. Kasım 1991'de 3. Kongre yapıldı ve kongrede Abhaz otoritelerine kayda değer garantiler verildi. Kafkas Dağlı Halkları'nın konfederatif birlik antlaşmasında konfederasyonun birleşik kuvvetleriyle her türlü saldırıya ve işgale karşı durmaya hazır olduğu belirtildi. Şenibe'ye göre Kafkas halkları ve Sovyetler Birliği'ni oluşturan diğer küçük etnik gruplar kendi kaderlerini Abhazya'nın geleceğinde görüyorlardı.
14 Ağustos 1992'de Gürcü kuvvetleri Abhazya'ya girdi. Abhazların hazırlıksız yakalanması ve Gürcülerin aniden saldırıya geçmesi nedeniyle Abhaz milli muhafız alayı ilerleyen Gürcü birliklerine karşı varlık gösteremedi.
KDHK parlamentosunun olağanüstü oturumu neticesinde işgalci Gürcü birliklerinin 21 Ağustos tarihinden önce Abhaz topraklarını terketmesi ve işgal süresince sebep olduğu tüm zararın telafisi için gereken tazminatın ödenmesi Gürcü yönetimine bildirildi. Bu ültimatom Tiflis yönetimince blöf olarak değerlendirildi. Gürcü tarafının bu tutumu üzerine 21 Ağustos tarihinde Konfederasyon KDHK sınırları içerisindeki tüm Gürcülerin savaş esiri olarak tutuklanması emrini verdi. Bunun da ötesinde değişik gruplardan gelen gönüllülerin Abhazya'ya ulaştırılmasına karar verildi. Konfederasyonun bu kararının bölge halkları üzerinde derin bir etkisi oldu ve değişik bölgelerden binlerce gönüllü Abhazya'ya gitti. Konfederasyon silahlı birlikleri savaş boyunca büyük yararlıklar gösterdi ve nihayet 1993 Eylülünde Abhazlar bu kuvvetlerin de yardımıyla Gürcü birliklerini büyük kayıplara uğratıp Abhaz topraklarından sürdüler. Konfederasyonun bu etkili siyaseti önemli bir baskı faktörü oldu.
Konfederasyon birçok kez Gürcü tarafının Abhaz sorununa askeri çözüm inadının yüz senelik bir savaşa yol açacağını dile getirdi. Abhaz lideri Vladislav Ardzınba da bu argümanı etkili bir şekilde kullandı. Mesela bir görüşmede savaşın bütün Kuzey Kafkasya'ya yayılma tehlikesinden dolayı Abhazya'daki çatışmaların bir an evvel durdurulması gerektiğini ifade etti.

Şenibe'nin tutuklanması

Konfederasyonun askeri yapılanması özellikle Çeçenler tarafından destekleniyordu ve bu alternatif kuvvet unsurları merkezi hükümet için bir tehdit oluşturuyordu. Üstüne üstlük bir de konfederasyonun kendi sınırları içerisinde Moskova'nın yargı hakkını reddettiğini beyan etmesi Rus makamlarını rahatsız etti. Bu nedenle Rusya adalet bakanlığı KDHK'nın federal anayasayı ihlal eden bir tutum içerisinde bulunduğuna karar verdi. Şenibe İçişleri Bakanlığı'ndaki görüşmelere çağırıldıktan kısa bir süre sonra 23 Eylül 1992'de tutuklandı.
Kabardey Halk Kongresi Konfederasyon Lideri Şenibe'ye büyük destek verdi. Savcının görevinden istifa etmesi, Şenibe'nin serbest bırakılması ve OMON birliklerinin cumhuriyeti terk etmesi şartları öne sürüldü. Binlerce insanın gösteri ve mitingler düzenlediği Nalçik'te tam bir kargaşa ortamı hakimdi. Konfederasyon yanlıları ile Omon birlikleri arasında çatışmaların başlamasının ardından Kabardey-Balkar Cumhurbaşkanı Valeri Kokov başkentte olağanüstü hal ilan edilmesine ilişkin kararı imzaladı. Birkaç gün sonra Şenibe hapishaneden kaçmayı başardı. Kaçışının açıklanmayan bazı tarafları şüpheyle karşılandı. Bazıları Kabardey-Balkar otoritelerinin, Kabardey Halk Meclisi ve Adıge Khase'nin yükselttiği tansiyonu düşürmek ve muhtemel bir hükümet darbesini önlemek amacıyla Şenibe'nin serbest bırakıldığını söylerken bazıları da Rusların kargaşanın Kafkasya'nın diğer bölgelerine yayılmaması için Şenibe'nin salındığını iddia ettiler.
Şenibe olayların bu şekilde seyretmesini federasyon anlaşması gereği Rusya Federasyonu'na bağlı bulunan Kabardey-Balkar resmi makamları ile Kuzey Kafkasya'nın birliğini savunan özgürlük yanlıları arasındaki mücadelenin kaçınılmaz sonucu olarak görüyor. Şenibe'nin kaçışının ardındaki esrar perdesi ve birkaç yıl sonra Nalçik'e döndüğünde ona karşı açılan davanın durumu Moskova'nın Konfederasyon faaliyetlerini kendi amaçları doğrultusunda maniple ettiği ihtimalini kuvvetlendirdi.
Konfederasyon silahlı kuvvetlerinde aktif rol alan ünlü Çeçen komutanı Şamil Basayev bu konuda şu sözleri dile getiriyor:
"Abhaz-Gürcü çatışmasının savaşa dönmesi Rusya'nın işine geliyordu. Bu sayede her iki taraf da yıpranmış bir şekilde Rusya'nın ayağına gidecekti. Ek olarak Şenibe'nin Moskova'daki bazı milliyetçi çevrelerle yakın temasları bu argümanı kuvvetlendiren diğer bir faktördür."
"Tarih gösteriyor ki Kafkasya'nın entegrasyonu için yapılan tüm teşebbüsler temelde anti-Rus tezine dayanmaktadır. Moskova'nın bugünkü gelişmeler karşısında başlıca görevi bu şekilde istenmeyen bir durumun ortaya çıkmasını önlemektir."

Rusya'nın karşı atakları

Bunun da ötesinde bu oluşumları gözardı etmek Çeçen yönetiminin avantajlı duruma geçmesine sebep olabilirdi. Bu amaç dahilinde bölgesel bütünleşme amaçlı bütün çalışmaları kontrol altında tutmak için Rusya bazı kararlı adımlar attı. Bunlardan biri de Ekim 1992 tarihinde parlamentolararası bir forum oluşturmak amacıyla kurulan Pyatigorsk Kuzey Kafkasya Yuvarlak Masası'ydı.
Bölgedeki halk desteğinden yoksun olduğu için KDHK'yı etkisiz kılmaya yönelik bu çalışmalar bir sonuç vermedi. Abhaz-Gürcü savaşındaki başarısı ardından KDHK Kuzey Kafkas halklarının çoğunun desteğini kazandı.
Avar, Dargi, Lezgi ve Rutulların da katılmasıyla konfederasyon 16 azınlık ve milletten oluşan bir üye sayısına erişti. Karaçay, Kumuk ve Kazaklar ise gözlemci olarak katılmayı kabul ettiler. KDHK gücünü tamamen halk hareketi ve desteğinden alıyordu, onun başarısı altında yatan gerçek buydu. Eylül olaylarının gösterdiği gibi konfederasyon liderleri halk arsında hatırı sayılır ve otoriteye sahipti Kaberdey'de Şenibe, Abhazya'da Argun ve Şamba, Dağıstan'da ise Aliyev ve Halidov önde gelen isimlerdi. Ayrıca konfederasyonun uluslararası saygınlığı da artmıştı. 1994 başlarında Şenibe Türkiye'yi ziyaret edince Türk dışişlerinden ve genelkurmaydan üst düzey yetkililerle temasta bulundu. Bununla birlikte Amerikan kongresinin konfederasyon yetkilileriyle görüşme talebinde bulunduğu da iddia ediliyor. Bu şartlar altında Abhaz-Gürcü savaşında kimin kimi kullandığı sorusu ardındaki belirsizliğin pek önemi kalmıyor. En önemli sorun bu aşamadan sonra konfederasyonun bütünlüğünün korunup korunamayacağıydı. Çeçen savaşı bu sorunun yanıtını getirecekti.

İnguş-Oset anlaşmazlığı ve konfederasyon

Kuzey Kafkasya'nın özerk bölge ve cumhuriyetleri Moskova'nın ulusal politikaları için bir laboratuar rolü oynamıştır. Stalin'in uyguladığı politika dağlı halklar arasındaki tüm bağları koparmak üzereydi. Halklar birbirleriyle ancak merkez vasıtası ile ilişki kurabiliyor ve iki yerel otonom bölge arasında resmi düzeyde kurulacak ilişkiler Moskova kanalıyla mümkün olabiliyordu. 1943 ve 1944'te dört Kuzey Kafkas halkının yurtlarından sürgün edilmesi Sovyet mirası karmaşayı daha da derinleştirdi. İlk etapta sürgünden dönenler, onların topraklarına yerleştirilen halklarla karşı karşıya getirildi. Ardından ezilenler ve ezilmeyenler olarak bir ayırım ortaya atıp bunu sürtüşme sebebi yaptılar. Prigoradniy ve Vladikafkas üzerine İnguş ve Osetler arasındaki çatışmanın oluşumu bu stratejinin bir ürünüdür. İnguş ve Oset tarafındaki bu ihtilafın geçmişi hayli uzundur. Bununla beraber 1991 yılı başında her iki tarafında silahlanma yarışına girmesi bu ihtilafın seyrini değiştirdi.
Ayrıca Güney Osetya'dan gelen mültecilerin tartışmalı topraklar üzerinde iskan edilmesi ve baskıya maruz kalan halkların rehabilitasyonu ile ilgili kanunundaki belirsizlikler ateşi körüklemiştir.
Konfederasyonu oluşturan halklar arasındaki birçok anlaşmazlığın ve potansiyel çatışmanın bilincinde olarak konfederasyonun amaçlarından birisi de üyeler arasındaki bütün anlaşmazlıkları çözüme bağlayacak bir bölgesel forum rolü üstlenmekti. KDHK anlaşmasının 16. maddesi, konfederasyon bünyesindeki halklar arasındaki anlaşmazlıkların her iki tarafın da kabul etmesi halinde konfederasyon yargı mahkemelerince inceleceğini beyan etmektedir. Mahkeme üyeleri Sohum'daki Kasım 1991 Kongresi'nde seçildi. Verilen kararlar tavsiye niteliğindeydi fakat kamuoyunda genel kabul görüyordu. Üstelik 1990'da Dağıstan'daki Çeçen yerleşimcilerle Lak halkı arasındaki anlaşmazlık konfederasyon tarafından bir sonuca bağlanabilmişti.

İnguş-Oset anlaşmazlığı bölgede hassas bir durum arzediyordu. Çünkü bu uyuşmazlık nedeni ile gün yüzüne çıkan iki faktör ileride daha başka bölgesel ayrılıklara yol açabilirdi. Çoğunluğu tarihçi olan konfederasyon liderleri dini olgunun bölgesel ayrılıklara neden olabilecek temel etkenlerden biri olduğunu biliyorlardı. Bu sebeple birçok defa konfederasyonun din ve ırk farkı gözetmeksizin tüm Kafkas halklarına yönelik bir yapılanma olduğu kararlılıkla dile getirildi. Şenibe'ye göre din faktörü hiç umulmadık gelişmelere yol açabilirdi. Çünkü tarihte bölge ve yönetimlerin ana malzemesi din olmuştur. Bu sebeple Müslüman İnguşlar ve Hıristiyan Osetler arasındaki bir çatışma bölgede iki karşı bloklaşmaya yol açabilirdi. Bu açıdan bakılınca Kazaklar hayati bir önem arzediyordu. 3 Ekim 1992'de Grozni'de biraraya gelen erken kongrede konfederasyon ismini "Kafkas Halkları Konfederasyonu" olarak değiştirdi. Bu şekilde Kazaklara ve diğer halklara açık kapı bırakılması amaçlandı. Şenibe aslında konfederasyon yönetiminin hayalinde Karadeniz'den Hazar'a kadar bir işbirliği ve ortaklık düşüncesinin yattığını ifade etti. 15 Aralık 1991'de Nalçik'teki toplantıda konfederasyon moratoryum çağrısında bulundu. Bu sayede İnguş ve Osetlerin de arzuladığı şekilde anlaşmazlıklarına barışçıl bir çözüm getirilebilirdi. Bu çağrı 28 Şubat 1992'de Grozni'de yinelendi. Fakat bir anlaşmaya varılması oldukça zor görünüyordu. Çünkü 1944 yılında Çeçen Özerk Cumhuriyeti'nin ortadan kaldırılmasının ardından bozulan toprak bütünlüğünün eski haline dönmesi imkansız bir hal almıştı. Ayrıca sürgünün psikolojik sonuçlarının büyük tesiri oluyordu. Mesela İnguşetya'da baba evini yeniden sahiplenemeyen bir genç ailesinin şerefine leke düşürmüş sayılıyordu.

Ekim 1992'de çatışmalar patlak verdi. Konfederasyon İnguş tarafını durduramayınca ve Kuzey Osetlerin davet ettiği Rus birliklerinin bölgeye girmesine engel olamayınca, İnguşlara karşı olan tavrı büyük bir önem kazandı. Aslında iki taraf arasındaki ilişkiler çoktan zedelenmişti. İnguşlar Ağustos 1989'dan beri konfederasyonun bir parçası oldukları halde, Kasım 1991'de Sohum'da yapılan kongreye katılmayı reddettiler. Konfederasyon yönetiminin Osetlere gösterdikleri özel ilgide İnguşları rahatsız eden bir faktör olarak görünebilir. 17-18 Ekimde Grozni'de ki kongrede Kuzey Osetya'nın Rusya'nın Kuzey Kafkasya'daki omurgası olduğu dile getirildi. Kuzey Osetya bölgedeki politik ve ulusal dengeleri kolaylıkla değiştirebilecek bir cumhuriyetti. Sonuçta Kuzey Osetya'ya karşı askeri saldırı hazırlıklarını ilan edince Müslüman İnguşlar konfederasyondan çıkarılma tehdidiyle yüz yüze kaldı. Ayrıca Kuzey Osetya'nın Kuzey Kafkasya silahlı birliklerince desteklendiğine dair bazı iddialarda ortalıkta dolaşıyordu.
Şenibe'ye göre İnguş-Oset çatışması Kuzey Kafkasya'da meydana gelebilecek en talihsiz olaydı. O, bu olaylardan Rusya ve Gürcistan'ı sorumlu tutuyordu. Nitekim bu çatışmalar konfederasyon içindeki bölünmenin bir işaretiydi. Konfederasyon Parlamento Başkanı Yusuf Soslanbekof Kuzey Osetya ve İnguşetya'nın konfederasyon üyeleri olmalarından ötürü konfederasyon çalışmalarının bu çatışmada manevi bir yara aldığını dile getirdi. İnguş ve Oset yönetimlerinin onaylamasına rağmen konfederasyon barışı koruyucu bir güç olma rolünü de üstlenememiştir. Çeçenistan'ı izole etmek için bu fırsatı çok iyi değerlendiren Rus birlikleri bölgeye çoktan yerleşmişti. Tüm bu olanlara karşın Abhaz-Gürcü savaşındaki başarısı sebebiyle konfederasyonun prestiji fazla hasar görmedi.

Konfederasyon Çeçenlerle yol ayırımında

1991'de Sovyetler Birliği'nin dağılmasını izleyen süreç içerisinde Sovyet sistemini oluşturan birlik cumhuriyetleri otomatik olarak bağımsızlıklarını kazandılar ve hür devletler olarak uluslararası arenada kabul edildiler. 1991 sonlarında 20'den fazla özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti bağımsızlıklarını ilan ederek geniş bir kamuoyu desteğiyle milli hareketlerini oluşturdular. Bu şartlar altında 2 farklı trend geçiş sürecinde etkili oldu. Sovyetlerin halefi olan devletler kendi milli bütünlüklerini korumakla meşgul olurken azınlıklar elit tabakanın veya baskın ulusun kendilerine sunduklarından daha fazlasını istiyordu. Bunun bir sonucu olarak geniş kapsamlı anlaşmazlıklar patlak verdi ve komünizmin çökmesiyle ortaya çıkan ideolojik boşluğu dolduran milliyetçilik akımı tüm etnik unsurları etkisi altına aldı.

Rusya Federasyonu'nun bünyesi büyük çapta kendine özgüydü. Çünkü Rusya 80 ulusun oluşturduğu bir imparatorluktu. Bir parçasının merkezden kopması bir domino etkisi yaratarak tüm ülkeyi etkileyebilirdi. Çeçenistan'ın 1991'de tek taraflı bağımsızlığını ilan etmesi bu sebeple Rus makamlarını endişelendirmişti. Moskova'nın bu bildiriye tepkisi oldukça sert oldu. Yeltsin Vladikafkas'a askeri birlikler gönderdi ve bu bildiriyi feshetmediği taktirde Çeçenistan'ı işgal etmekle tehdit etti. Moskova Çeçenistan ilişkilerinin gerginleşmesinin ardından Kuzey Kafkasya'nın diğer bölgelerinden gönüllü birlikler Grozni'de toplandı. Rusya Parlamentosu'nun Yeltsin'in emirlerini onaylamayıp Rus birliklerini geri çekmesinin ardından iki taraf arasında zoraki ve çok hassas bir barış yapıldı.

1991-1994 süresince Çeçenistan'ı işgal hareketinin yeni bir Kafkasya savaşına yol açacağı tezi Çeçen yönetiminin kullandığı temel taktik olmuştur. Dudayev bir çok defa tüm cumhuriyetlerin Rusya'dan ayrılmadan Kafkasya birliğinin sağlanamayacağını dile getirmiştir. Dudayev iktidara geldikten sonra Kafkas birliğini güçlendirme çabasına girdi. 1994'ün sonunda Rus birliklerinin Çeçenistan topraklarına girmesinin ardından batıda ve Rusya Federasyonu'nda bir çok çevre savaşın komşu cumhuriyetlere de yayılacağına inanıyordu. Konfederasyonun Abhaz-Gürcü savaşındaki aktif politikası bu tezi kuvvetlendiriyordu. Buna karşın daha 1992 yılında böyle geniş kapsamlı bir Kafkas savaşının gerçekleşmesi olasılık dahilinde görülmüyordu. Bunun sebebi Çeçen yetkililer ve konfederasyon yönetimi arasında bölgenin ve konfederasyonun geleceğine ilişkin bir düşünce birliğinin olmamasıydı. Bu şartlar altında 2-4 Ekim 1992'de Grozni'de biraraya gelen olağanüstü kongre büyük önem taşıyordu. Çünkü ilk kez burada iki taraf arasındaki derin görüş ayrılıkları gün yüzüne çıktı. Kongrenin hemen öncesinde iki enteresan olay cereyan etti.

Dudayev'in hedefleri

Kasım 1991'de Sohum'da yapılan kongrede konfederasyon "1918 Dağlı Halklar Cumhuriyeti'nin halefi olmak" gibi çok büyük bir sorumluluk üstlenmişti. Bu kongreyi takip eden zaman içerisinde ise bu hedefi gerçekleştirmek için konfederasyonun herhangi bir ciddi çabası olmadı. Olayların bu şekilde akışını takip eden Dudayev şartların tek bir devlet bayrağı altında"Birleşik Kuzey Kafkasya" idealini gerçekleştirmek için çok müsait olduğunu düşündü. 1992 Eylül'ünün başında Dudayev önderliğinde Kafkasya Yuvarlak Masası biraraya geldi. Kafkasya'nın tüm halklarına çağrıda bulunuldu ve kurulması planlanan tüm halkların güven içinde özgür gelişimlerini sürdürebilecekleri Kafkas Evi'ne tüm imkanlarını seferber ederek yardımcı olmaları istendi. Ayrıca Kafkas halkları konfederasyonunun bölgede kollektif güvenliği sağlayacak tek bir savunma sisteminin ve Kafkas Yüksek Bölge Konseyi'nin kurulmasının gerekliliği tekrar dile getirildi. Bununla beraber ay sonuna doğru Dudayev'in Dağlık Devletleri'ni kurmayı planladığı haberleri yayıldı. Bu bilgi Çeçen Cumhuriyeti Basın ve Haber Alma Komitesi Başkanı Movladi Udugov tarafından yalanlandı.
Şimdi Grozni'deki olağanüstü kongreye geri dönelim. Kongrede cumhuriyetlerin resmi liderleri federasyon anlaşmasını Kafkas halklarının çıkarlarına ters düştüğü gerekçesiyle tanımayacaklarına yönelik beyanları ele alındı. Ek olarak Rus kuvvetlerinin bölgeden çekilmesi ulusal güvenliği garanti altına alacak şekilde bölgesel kuvvetlerin birleştirilmesi ve Çeçenistan,Güney Osetya ve Abhazya'nın bağımsızlıklarının kabul edilmesi şartı ileri sürüldü. Bunlar her ne kadar Dudayev'in planlarıyla alakadar olsa da onun planlarına değinilmedi. Konfederasyon 1.Meclis Başkanı Denga Halidov'a göre gerçek manada bir Kafkasya Konfederasyonu'nun tesisi için daha en azından 10 yıla ihtiyaç vardı. Bu süre içerisinde Rusya ile bir konfederal anlaşma imzalanmalıydı. Çeçenistan'ın bölgede bağımsızlık bayrağı olduğunu belirten Şenibe buna karşın konfederasyonun diğer üyelerinin zaman kazanma açısından Rusya'yla bağlarını korumaları gerektiğini de söylüyor. Her iki tarafın da global meseleler üzerine bir konsensusu vardı. Fakat Rusya-Kafkasya ilişkilerine yaklaşımları farklılık gösteriyordu. Çeçenler bağımsızlık istiyordu. Bu yüzden Rusya federasyonu içinde yer almayı reddediyorlardı. Bunun neticesinde Dudayev konfederasyon liderlerini Moskova güdümlü siyasiler gibi davranmakla suçladı.

Bu şartlar altında konfederasyonun Rusya'nın Çeçenistan'a müdahalesine gösterdiği tepki Gürcistan'ın Abhazya'yı işgalindekinden farkı oldu. Rus birliklerinin Çeçenistan'a girmelerini takiben 11 Aralık 1994'te Nalçik'te yapılan olağanüstü kongrede Rusya'nın askeri müdahalesinin ikinci Kafkas-Rus savaşına yol açacağı dile getirildi. Kafkas halklarına Rus saldırıları karşısında kendini korumak zorunda kalan Çeçenlere yardım etmeleri için çağrıda bulunuldu. Başkan Yeltsin yönetimdeki bazı kimselerin Çeçenistan'la ilgili askeri ve politik durumu provoke etmeye çalıştıkları konusunda uyarıldı. Buna ek olarak konfederasyon Rusya parlamentosu üst birimi, federasyon konseyini sorunun siyasal yollardan Çeçen hükümetiyle görüşülmesi amacıyla çağırdı.Buna rağmen konfederasyonun bu çağrıları nafile beyanlar olarak kaldı. Çeçen savaşı boyunca konfederasyon direk olarak çatışmanın içinde yer almaktan kaçındı. Hatta 1996'da kendisi de Çeçen olan Yusuf Soslanbekof Konfederasyon başkanlığa seçilince Çeçen yönetimi ile konfederasyon arasında beklenen yakınlaşma olmadı. Peki öyleyse Çeçen ve konfederasyon yönetimlerinin yollarının ayrılmasının temel nedeni nedir? Zaman kazanmak açısından Rusya'yla bağlarını koruması gereken diğer konfederasyon üyeleri kimlerdir? Rusya-Kafkasya ilişkileri üzerinde stratejilerini belirlerken onları Çeçenlerden farklı bir yol seçmeye iten endişeler nelerdir? Aslında bu yol ayrımı Çeçenlerle konfederasyon yönetimi arasında değil, esas ayrılık Kuzey ve Güney Osetlerin desteklediği Adıgeler ve Çeçenler arasında iki tarafın uyuşamadıkları meselelerden kaynaklanıyordu.

20. yüzyıla kadar İslam Kuzey Kafkasya Birliğinin tek anahtarıydı. Kuzey Kafkasya halklarının, terimin modern anlamıyla milliyetçi bir kaygıları yoktu. Sovyet rejiminin özellikle Stalin dönemi, günümüzdeki bu durumun oluşumunda etkili olmuştur. Dini duyguları ortadan kaldırmak ve Sovyet Devleti'nin bütünlüğünü tehdit eden birleşimci eğilimleri yok etmek amacıyla Adıgey örneğindeki gibi halklar bir takım yapay etnik sınırlarla ayrıldılar. Günümüzde 3 Çerkes halkı yer almakta: Kabardey, Çerkes ve Adıgeler. Ayrıca Adıge kökenli Şapsığ ve Abazin azınlıkları da göz önünde bulundurulmalıdır. Bu şartlar neticesinde Sovyetler sonrası periyot milli olmaktan tamamen uzak, etnik bir uyanışa sahne oldu. Birkaç istisna haricinde Kuzey Kafkasyalıların ulusal emelleri ile ilgili temel politik gerçek eski sistemin ihyasından ibarettir. Bu ulusların siyasi tercihleri bu yüzden öncelikli olarak aynı etnik yapının birliği üzerinde oluyor. Bu eğilim Kuzey-Güney Osetler ve Adıgeler arasında varlığını sürdürüyor. Etnik Adıge yapılanmaları olan Kabardey Halk Meclisi, Adıge Khase ve Adıge Milli Kongesi Adıgelerin Şapsığların da katılmasıyla atalarında kalan topraklar üzerinde biraraya gelip birleşmelerinden yanaydılar. Abhazların Rusya Federasyonu içinde yer alma isteklerinin temelinde ise, Abhaz Dışişleri Bakanı Zurak'ın belirttiği gibi federasyon içerisinde etnik, kültürel ve dil itibarıyla Abhazlara yakın olan Adıge ve Oset grupların yaşıyor olması yatıyor. Bu eğilim Adıge ve Osetlerin Moskova'ya yaklaşımını açıklıyor. Çünkü birleşmek için çabalamak Gürcistan'la kaçınılmaz bir savaş demektir. Gürcistan'ın potansiyel hasmı durumundaki Rusya'dan uzaklaşmak bu nedenle göze alınamıyor. Öte yandan bugün için Adıge Cumhuriyetlerini endişelendiren temel husus demografik yapılarıyla ilgili kendi toprakları içerisinde hiçbirinin çoğunluğu sağlandıkları tek bir şehir olmaması.Bu gerçek bölgede yaşayan Kazaklar ve Rus nüfusu açısından çok hassas bir ortam oluşturuyor.
Adıgeler her iki grubu da provoke etmemek için hareketlerine dikkatle yön veriyor ve çabalarını milliyetçilikten ziyade vatanseverlik olarak lanse ediyorlar. Dudayev'i bir devlet adamından çok bir komutan gibi davranmaktan ötürü suçlamalarının temel nedeni de bu. Ayrıca Moskova'yla yakın ilişkiler içerisinde olmaya da çalışıyorlar. Çünkü bu sayede Rusya'nın federal yapısından faydalanıp kültürel, ekonomik hatta teknolojik alanlarda bazı çıkarlar elde edeceklerine inanıyorlar.

Çeçenistan'la Rusya arasında savaşın patlak vermesinin ardından Dudayev cihat çağrısında bulundu ve eski Sovyetler Birliği'ni oluşturan Müslüman halkların özellikle Kuzey Kafkasyalıların desteğini kazanmaya çalıştı. Buna karşın bilinen tek destek Tacikistan'dan geldi. İslam Kafkaslarda hala önemli bir yere sahip fakat büyük kısıtlamalarla karşı karşıya bulunuyor. Bölgesel dini farklılıklardan öte Osetler'de görüldüğü gibi aynı etnik gruplar arasında dahi dini ayrılıklar göze çarpıyor. Kuzey Osetya'da İslam'ı benimsemiş gözardı edilemeyecek bir sayı var. Öte yandan Müslüman Adıge grupları Gürcistan karşısında Hıristiyan kardeşleri Abhazlarla omuz omuza aynı safta savaşabiliyorlar. Adıge ve Oset grupların kaygıları konfederasyonun İslam'ın bölgedeki rolüne dikkatle yaklaşmasının temelini oluşturuyor. Bunun da ötesinde bölgenin kuzey batısındaki Müslüman topluluklar özellikle Adıge toplulukları bölgede dini eksenli hareketler konusunda endişe taşıyorlar çünkü bu tür akımların bölgedeki Slav popülasyonu ve özellikle Kazaklarla kendilerini karşı karşıya getirme tehlikesi var. Dudayev'in de bölgedeki Müslüman olmayan nüfusa yaklaşımı ılımlı olmuştur. Kendisi bölgeyi dini farklılıklara göre bir Kuzey-Güney ayrımına tabi tutmadığını söyledi. Daha 1991 yılında Dudayev Kafkas devletlerinin birleşmesini sağlayabilecek birleşik bir Kafkasya ordusu kurma niyetini dile getirdi. Bu sayede önemli bir Kazak nüfusu barındıran Stavrapol, Kuban, Volgograd ve Rostov bölgeleri etki alanı altına alınabilecekti. Fakat zamanla Çeçen politikasında İslam'ın etkinliği daha da arttı. Bunun neticesinde Kazakların bu oluşumlara bakış şekilleri de değişti. Örneğin Mayıs 1993'te Tersk Atamanı Staraduptsev daha önce konfederasyonla güney Rusya Kazakları adına Şestov arasında imzalanan Stavrapol Karşılıklı Yardım ve İşbirliği Sözleşmesi'nin, kanuna aykırı olduğunu öne sürdü. Her ne kadar günümüzde iki taraf arasında bir yakınlık varsa da bunun tek sebebi iki tarafın da Abhaz savaşında Gürcistan'a karşı savaşmış olmasıdır. 1994 yılında Adıgey ve Krasnodar bölgesi arasındaki toprak değişimi yüzünden ilişkiler daha da bozuldu. Kazaklar bu çalışmanın Hazar'dan Karadeniz'e kadar uzanan Müslüman hattının kurulmasına yönelik tehlikeli planın bir parçası olduğunu ileri sürdüler.

Sovyetlerin kalıntısı olan ateizm de İslam'ın önünde yer alan bir başka engel. Bir zaman gazavat ateşini yakan dini duygular Sovyet sonrası periyotta eskisi kadar yoğun olmadığı gözüküyor. Adıge cumhurbaşkanı her ne kadar dini duyguların halk üzerinde etkili olmaya başladığını söylese de bu etkinin günümüzdeki dini akımlarından kaynaklandığını da itiraf ediyor. Zamanla, konfederasyonla Çeçenler arasında fikir ayrılıkları çıkmasına ve konfederasyonun Çeçen savaşındaki etkisiz tutumuna bahane olarak konfederasyonun diğer üyeleri sözde "Dudayev faktörü"nü öne sürdüler. Dudayev'in diğer Kuzey Kafkas halkları üzerinde bir Çeçen hegemonyası kurmak istediğine inanılıyor. Aslında daha en başında Kuzey Kafkasya'nın birliğine ve bağımsızlığına giden yolda, Dudayev Çeçenistan'ın tarihi, ekonomik ve jeopolitik konumuyla Çeçenlerin öncü olmaları gerektiğini düşünüyordu. Dudayev'in Kafkaslarda ikinci bir Şamil olmayı düşlediği de tartışmaya açıktır. Buna karşılık onun bu heyecanlı tutumu konfederasyonun etkisiz politikasına kılıf olarak uyduruldu. Abhazlar bile Dudayev faktörünü öne sürerek Çeçen savaşında taraf olmayı reddettiler.

Konfederasyon neden başarılı olamadı?

Konfederasyonun Eylül 1992'de kurulmasını takip eden zaman içerisinde ortaya çıkan gelişmelerde gösterdi ki KHK'nın bütünleşme çabaları halk tarafından yaygın bir destek gördü. Bu aşamadan itibaren,1992'de Rusya Federasyonu güvenlik konseyinin alt bünyesinde yer alan özel bölgeler arası komisyonun çalışma grubunda da belirttiği gibi, Kuzey Kafkasya'daki entegrasyon çalışmaları son hızla devam etti. Bununla beraber KDHK üyelerinin farklı politik amaçları nedeniyle konfederasyonun varoluş amaçları bir türlü netleştirilemedi. Bu gerçek konfederasyonun geleceği için en can alıcı handikaptı. Çeçenler konfederasyonu bağımsızlığa giden bir yol olarak algılarken, konfederasyon yönetimi Avrupa Birliği'ni model göstererek kendilerini bölgesel işbirliği formundan öte görmüyordu. Bunun bir sonucu olarak, ortaya çıkan üç krizde de konfederasyon farklı tepkiler gösterdi ve Çeçen savaşındaki pasif tutumu neticesinde itibarını kaybetti. Bununla beraber KDHK'nın Çeçen savaşındaki tutumunu sadece Çeçen ve konfederasyon yönetimleri arasındaki görüş ayrılığıyla açıklayamayız. Ayrıca bölgenin karmaşık yapısı sonucu ortaya çıkan belli başlı faktörler de göz önünde bulundurulmalıdır. Bu araştırmada konfederasyonun çalışmaları mercek altına alınarak bölgenin değişen dinamiklerini analiz edip bunlardan ileriye dönük sonuçlar çıkarmaya çalışacağız.
Konfederasyon üstlendiği tarihi misyon nedeniyle bölgede büyük umutlarla karşılandı ve 3 büyük hedefi gerçekleştirebileceği düşünüldü:
-Tüm Kafkas halklarını tek bir devlet altında birleştirmek,
-Yabancı işgallere karşı ortak bir savunma sistemi kurmak
-Ve Kuzey Kafkas halkları arasındaki anlaşmazlıklara çözüm getirmek.
Çeçen yönetimi bunlardan ikisini gerçekleştirilmesi için ne kadar üstelese de, üye ulusların farklı siyasal tarihlerinin ötesinde, hayati öneme sahip iki engel vardı: Birincisi konfederasyonun 1989-1991 arasında aldığı radikal kararlar, Sovyetler Birliği'nin yıkılmasının ardından Rusya Federasyonu'na geçiş sürecinde merkezi hükümetin otorite boşluğundan kaynaklanıyordu. Kuzey Kafkasya'da eski sistemin tüm baskı unsurlarıyla hakimiyetini sürdürdüğü Kabardey-Balkar ve Dağıstan Cumhuriyetlerinde dahi bağımsızlık yanlısı hareketler büyük halk desteği gördü. Buna en güzel örnek Eylül 1992'deki Nalçik olaylarıdır. Buna karşılık Çeçenler dışında konfederasyon üyesi olan milli yapıların hiçbiri bu durumu otoritelerini arttırmak için kullanmadı.1992'den sonra merkezi idarenin kontrol eksikliğinin, Moskova'nın konfederasyonu Gürcistan'a karşı bir denge unsuru olarak kullanma hesaplarıyla yer değiştirdiği görüldü. Bunun neticesinde Moskova'nın konfederasyon faaliyetlerini kontrol altına almasının konfederasyonun ikinci amacına çok olumsuz etkileri oldu. Konfederasyonun Rusya İçişleri Bakanlığı tarafından tanınıp yasal bir yapılanmaya gidebilmesi endişesi taşıdığı sıralarda Abhaz savaşında ortaya çıkan silahlı kuvvetler kalıcı bir şekle sokulamazdı. Şenibe bu kararın federal ve yerel yasalara aykırı olduğu için ertelenmesi gerektiğini ifade etti. Dolayısıyla ortak savunma sistemi planı suya düştü. Daha en başında konfederasyon tüm Kafkas halklarını bünyesine katabilme konusunda başarısız oldu. Konfederasyonun Adıge üyeleri Dudayev'in planlarına alet olmak istemezken, konfederasyon içinde Adıgelerin çıkarlarının korunduğunu düşünen diğer milletler de vardı. Kaberdey ve Çerkeslerle sürgün dolayısıyla bir dizi sorunu olan Karaçay cemaati ve Balkar Milli Konseyi konfederasyona katılmayı reddetti.Buna karşılık Dağıstan'dan Kumuk ve Nogayların da katılmasıyla Türk halkları asamblesini kurdular, bu oluşum Çeçen ve Azerilerin desteğini aldı. Zamanla Türk kökenli bu halklarla Çeçenler arasında bir yakınlaşma sağlandı. Rusya'nın Çeçenistan'ı işgal hareketi başlayınca Newsweek, Balkar general Sufyan Beppayev'le Dudayev arasında Rusya'ya karşı ikinci bir cephe açılması üzerine bir telefon konuşması geçtiğini duyurdu. Ayrıca Rus medyasındaki Salman Raduyav önderliğindeki Çeçenlerin Balkarya'daki silahlı grupları eğittiğine dair haberler yayınlandı. Konfederasyon içindeki ayrılıkların ötesinde bu tip bölgesel gruplaşmalar konfederasyonun anlaşmazlıkları çözmek için bölgesel bir forum olarak hareket etme amacına da gölge düşürdü.

 
 
  Bugün 5 ziyaretçi (8 klik) kişi burdaydı!
Image Hosted by ImageShack.us
Image Hosted by ImageShack.us
Image Hosted by ImageShack.us

http://www.site

www.muhammed-sarikoc.tr.gg ( SİTE KAFKAS TÜRKLERİNİ ANLATMAKTADIR )===>HOŞGELDİNİZ


 
 
Copyright © 2008 MUHAMMED SARIKOÇ 9/A 259 Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol